ERMENİ LOBİSİ VE TECHİR KONUSUNUN İÇYÜZÜ-1
TECHİR GEREKLİ MİYDİ?
Sevgili okuyucularım…
Öncelikle bu yazdıklarımın resmi kayıtlar olduğunu, İçişleri Bakanlığının Ermenistan’a da, “hodri meydan, bilgileri karşılaştıralım” dediği, Genelkurmay Başkanlığının resmi kayıtları ve tarihçi değerli hocalarımızın bilgilendirmesi ışığında yazılmış olup, yorum değildir. Amacımız, devletimizi haksız yere katliam ile suçlayan Ermenilere örnek bir cevaptır.
Avrupa’daki ülkelerin seçim dönemleri yaklaştıkça, Ermeni konusu temcit pilavı gibi yine halkın önüne konmaya başladı. Ermeni lobileri de gerçek yüzlerini gözler önüne serdi. BM’DE düzenlenen Ermeni Sempozyumunda konuşan Ermeni yönetmen Carla Garapedian ile asıl amaçlarının para için onurlarını satılığa çıkarmak olduğunu açıkça ortaya koydular. Lübnan’da da Ermenilerin Türk bayrağını yakma cüretini göstermesi ile sözde Müslüman olan Lübnan’ın takındığı tavır, dostumuzu ve düşmanımızı iyi bellememiz gerektiğini gözler önüne serdi.
PEKİ, GERÇEK OLAN SOYKIRIM MI, TECHİR HAKLI GEREKÇE Mİ? KİM NE YAPMIŞ, OKUYUN, SİZ KARAR VERİN;
Son yıllarda çeşitli ülkelerin meclislerinde gündeme gelen sözde Ermeni soykırım kanun tasarısı kamuoyunu ve Türk dış siyasetini meşgul eden meseleler arasındadır.
Aslında 1915’te Türkler ve Ermeniler arasında gerçekte ne yaşandığını anlayabilmek için,1915’ten önceki hadiseleri incelemek gerekir. Âmâ bu yazı dizisinin hedefi ne Türk-Ermeni münasebetlerinin tarihi seyrini incelemek ne de taraflar arasında uzlaşma sağlanamayan kayıp rakamlarını değerlendirmektir. Asıl maksat, Osmanlı Devletinin TEHCİR kanununa neden ihtiyaç duyduğunu, hangi etnik kökenli vatandaşlarımızın katledildiğini ve kanunun tatbiki sırasında aldığı tedbirlerin ne denli kapsamlı olduğunu ortaya koymaktır.
Ermeniler asırlardır Anadolu’da Türk halkıyla birlikte barış içinde yaşamış, Osmanlılar zamanında ülke topraklarının hemen hemen her yerine yayılarak bürokraside, ticaret ve sanat hayatında mühim yerlere gelmişlerdir. Ancak 20.Yüzyıla doğru bazı devletler, çıkarları doğrultusunda Ermenileri Osmanlıya karşı kullanma eğilimine girince, dengeler değişmeye başlamıştır. Bağımsızlık vaadiyle tahrik edilen Ermeniler tarafından Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde isyanlar çıkarılmıştır.1. Dünya savaşının ilk aylarında doruk noktasına çıkan bu isyanlara karşı Ermeni Patriği, Ermeni milletvekilleri ve Ermeni cemaatinin ileri gelenleri vasıtasıyla tedbirler alınmaya çalışılmıştır.
Belgelerle sabit olan bu gayretlere rağmen bir netice alınamayınca ve karışıklıkların ülke çapına yayılacağı anlaşılınca Osmanlı Devleti, her ülkenin hiç tereddüt etmeden alacağı savunma tedbirlerini devreye sokmuştur. Böylece hem hadiseye karışmayan Ermenilerin hem de Müslüman halkın güvenliği sağlanmak istenmiştir.
Van havalisindeki Ermenilerin Ruslarla işbirliği neticesinde gerçekleştirdikleri isyan sırasında yaşanan katliamlar, bardağı taşıran son damla olmuştur.
TECHİR kararı, Başkomutan vekili Enver Paşa’nın ikazları sonrasında, İçişleri Bakanı Talat Paşa’nın Erzurum, Van ve Bitlis Valilerine gönderdiği 9 Mayıs 1915 tarihli şifreli telgrafla gündeme gelmiştir.24 Mayıs 1915’te Rusya, Fransa ve her yerde çıban başı gibi çıkan İngiltere’nin, “ERMENİSTAN” diye adlandırdıkları Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Ermenilerin öldürüldüklerini ve hadiselerden Osmanlı hükümetini sorumlu tutacaklarını açıklamaları üzerine mesele uluslararası bir boyut kazanmış, ve hukuki zemine oturtulması zorunluluğu doğmuştur.
27 Mayıs 1915’te kabul edilen, “yer değiştirme kanunu” 1 Haziran 1915’te dönemin resmi gazetesi Takvim-İ Vekayi’de neşredilerek yürürlüğe girmiştir. Kısaca ifade etmek gerekirse, keyfi bir uygulama yapılmamış, ülkenin güvenliği ve devletin bekası ön planda tutulmuştur.
SONRAKİ YAZIM; TECHİR’İN YAPILMASINI GEREKTİREN FAKTÖRLER.

TECHİR GEREKLİ MİYDİ?
Sevgili okuyucularım…
Öncelikle bu yazdıklarımın resmi kayıtlar olduğunu, İçişleri Bakanlığının Ermenistan’a da, “hodri meydan, bilgileri karşılaştıralım” dediği, Genelkurmay Başkanlığının resmi kayıtları ve tarihçi değerli hocalarımızın bilgilendirmesi ışığında yazılmış olup, yorum değildir. Amacımız, devletimizi haksız yere katliam ile suçlayan Ermenilere örnek bir cevaptır.
Avrupa’daki ülkelerin seçim dönemleri yaklaştıkça, Ermeni konusu temcit pilavı gibi yine halkın önüne konmaya başladı. Ermeni lobileri de gerçek yüzlerini gözler önüne serdi. BM’DE düzenlenen Ermeni Sempozyumunda konuşan Ermeni yönetmen Carla Garapedian ile asıl amaçlarının para için onurlarını satılığa çıkarmak olduğunu açıkça ortaya koydular. Lübnan’da da Ermenilerin Türk bayrağını yakma cüretini göstermesi ile sözde Müslüman olan Lübnan’ın takındığı tavır, dostumuzu ve düşmanımızı iyi bellememiz gerektiğini gözler önüne serdi.
PEKİ, GERÇEK OLAN SOYKIRIM MI, TECHİR HAKLI GEREKÇE Mİ? KİM NE YAPMIŞ, OKUYUN, SİZ KARAR VERİN;
Son yıllarda çeşitli ülkelerin meclislerinde gündeme gelen sözde Ermeni soykırım kanun tasarısı kamuoyunu ve Türk dış siyasetini meşgul eden meseleler arasındadır.
Aslında 1915’te Türkler ve Ermeniler arasında gerçekte ne yaşandığını anlayabilmek için,1915’ten önceki hadiseleri incelemek gerekir. Âmâ bu yazı dizisinin hedefi ne Türk-Ermeni münasebetlerinin tarihi seyrini incelemek ne de taraflar arasında uzlaşma sağlanamayan kayıp rakamlarını değerlendirmektir. Asıl maksat, Osmanlı Devletinin TEHCİR kanununa neden ihtiyaç duyduğunu, hangi etnik kökenli vatandaşlarımızın katledildiğini ve kanunun tatbiki sırasında aldığı tedbirlerin ne denli kapsamlı olduğunu ortaya koymaktır.
Ermeniler asırlardır Anadolu’da Türk halkıyla birlikte barış içinde yaşamış, Osmanlılar zamanında ülke topraklarının hemen hemen her yerine yayılarak bürokraside, ticaret ve sanat hayatında mühim yerlere gelmişlerdir. Ancak 20.Yüzyıla doğru bazı devletler, çıkarları doğrultusunda Ermenileri Osmanlıya karşı kullanma eğilimine girince, dengeler değişmeye başlamıştır. Bağımsızlık vaadiyle tahrik edilen Ermeniler tarafından Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde isyanlar çıkarılmıştır.1. Dünya savaşının ilk aylarında doruk noktasına çıkan bu isyanlara karşı Ermeni Patriği, Ermeni milletvekilleri ve Ermeni cemaatinin ileri gelenleri vasıtasıyla tedbirler alınmaya çalışılmıştır.
Belgelerle sabit olan bu gayretlere rağmen bir netice alınamayınca ve karışıklıkların ülke çapına yayılacağı anlaşılınca Osmanlı Devleti, her ülkenin hiç tereddüt etmeden alacağı savunma tedbirlerini devreye sokmuştur. Böylece hem hadiseye karışmayan Ermenilerin hem de Müslüman halkın güvenliği sağlanmak istenmiştir.
Van havalisindeki Ermenilerin Ruslarla işbirliği neticesinde gerçekleştirdikleri isyan sırasında yaşanan katliamlar, bardağı taşıran son damla olmuştur.
TECHİR kararı, Başkomutan vekili Enver Paşa’nın ikazları sonrasında, İçişleri Bakanı Talat Paşa’nın Erzurum, Van ve Bitlis Valilerine gönderdiği 9 Mayıs 1915 tarihli şifreli telgrafla gündeme gelmiştir.24 Mayıs 1915’te Rusya, Fransa ve her yerde çıban başı gibi çıkan İngiltere’nin, “ERMENİSTAN” diye adlandırdıkları Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Ermenilerin öldürüldüklerini ve hadiselerden Osmanlı hükümetini sorumlu tutacaklarını açıklamaları üzerine mesele uluslararası bir boyut kazanmış, ve hukuki zemine oturtulması zorunluluğu doğmuştur.
27 Mayıs 1915’te kabul edilen, “yer değiştirme kanunu” 1 Haziran 1915’te dönemin resmi gazetesi Takvim-İ Vekayi’de neşredilerek yürürlüğe girmiştir. Kısaca ifade etmek gerekirse, keyfi bir uygulama yapılmamış, ülkenin güvenliği ve devletin bekası ön planda tutulmuştur.
SONRAKİ YAZIM; TECHİR’İN YAPILMASINI GEREKTİREN FAKTÖRLER.

MURATLIMIZIN EN BÜYÜK SORUNU NEDİR?
Çevre ve hava kirliliği
Ulaşım ve otopark
Çarpık kentleşme
Alt yapı ve kanalizasyon
Asayiş ve uyuşturucu
Yeşil alan ve parklar
Yol ve kaldırımlar
Günlük Kurlar