
Remzi YAY
SÜLEYMAN ŞAH MI, SÜLEYMAN PAŞA MI?
Kendimi Ağustos böceğine benzetiyorum. Sazı, sözü, sal, gez, toz… Fakat ortamlar da çok hoş değil...
Halkımızın çoğu karnını doyurmakta zorlanırken, benim seyahat yazıları yazmam da çok yanlıştı. Gezen var, gezemeyen var... Maalesef ailemin uyarısıyla artık seyahat yazısı da yazmayacağım...
Acaba tarihi konulara mı girsem? Mesela Namık Kemal hakkında yazı yazmak istiyorum... Lakin dostum olan Üniversite Hocası, Edebiyat bölümünde dekanlık yapmış Doç. Dr. Sn Tevfik Sütçü… Tevfik Sütçü ile bir araya geldiğimizde genellikle tarihimizle ilgili konuşuruz...
Şunu da belirtmek isterim; benim ‘Yalın kılıç’ adlı bir romanım var, tarihi romandır. İnternette satışı var, tarihle ilgilenenlere tavsiye ederim.
Neyse, biz Tevfik Sütçü hocamla en son Tekirdağ tarihi ve Namık Kemal hakkında bir sohbet gerçekleştirmiştik. Sohbetimizde ‘Süleyman Paşa’ hakkında da konuştuk. Bu sohbetten ilginç bir bölümü sizlerle paylaşmak istiyorum.
Mesela Namık Kemal’in heykelinde eliyle göğsüne yasladığı nesneyi herkes kitap sanır. Oysa o kitap değildir, o bir yardım kumbarasıdır.
Namık Kemal’in mezarı niye Bolayır’dadır? Oysa Sakız Mutasarrıflığı görevinde iken Sakız’da vefat etmiştir. Gelibolu’ya Mutasarrıf olarak görevlendirilmişti. Bu görevini yaparken arkadaşı ile at üzerinde Bolayır’a gitmişler. Arkadaşına orasının manzarasından etkilenip, “Ben ölünce mezarımın burada olmasını isterim” diye konuşmuştur.
Namık Kemal sürgün gönderildiği Sakız’da ölünce, oraya gömülür. Arkadaşı Namık Kemal’in vasiyetini II. Abdülhamit’e anlatınca, II. Abdülhamit masraflarını cebinden karşılayarak Namık Kemal’in mezarını Bolayır’a taşır.
Tekirdağ’ımızın ilçesi olan Süleyman Paşa, Tekirdağ’ı 40 fedaisiyle fetheden bir paşamızdır. Süleyman Paşa ilçe adının meclisten geçerken ismi Süleyman Şah olarak yapılmak istenmiştir. Oysa Süleyman Şah’ın Tekirdağ ile hiçbir bağlantısı yoktur.
O günün Tekirdağ Valisi, bugünün kıymetli Bakanı olan Ali Yerlikaya, bu konuda Namık Kemal Üniversitesi Rektörü’nden bilgi ister. Rektör de benim arkadaşım Tevfik Bey’i bu konuda görevlendirir. Tevfik Bey sayfalarca bilgi ile bu adın ‘Süleyman Paşa’ olması gerektiğini dönemin Valisi Ali Yerlikaya’ya sunum yaparak aktarır. Sayın Yerlikaya bu sayfaların her birini Tevfik hocama imzalatarak, Ankara’ya AK Parti Genel Merkezi’ne gönderir. Sonuç, Tekirdağ’ın merkez ilçesi adı Süleyman Paşa olarak meclisten geçirilir.
Tarihimizi, geçmişimizi bilmek önemlidir. Geçmiş, geleceğimize adeta bir ışıktır. Genellikle tarih… Tekerrürden ibarettir. Geçmişini bilmeyen, geleceğine yön veremez. Yapılan yanlışlardan ders almak gerekir. İlla yeniden aynı hataları yapmak, yılana aynı yerden iki defa ısırılmaya benzer.
Tarihimizde Türkler birçok devletler kurmuş, dünya tarihine altın harflerle geçmiştir. Bugünün nesli olarak bunlar bizim için bir gurur kaynağıdır. Türk devletlerinin yıkılma hikayeleri ise, bizim Cumhuriyetimiz için bir anlamlı tecrübe ve sigortadır. Sömürgeci ülkelerin menfaatleri için dünya savaşları çıkarttığını ve bugün yine çıkartabileceklerini asla unutmamalıyız!
Onların menfaatlerinin insan canından daha değerli olduğunu tarihte gördük. Bugün Amerika ve İsrail’in soykırımlarından da yine anlıyoruz... Bunlarla aynı torbaya girmek, bu ülkelerle dost olmak tüm insanlara bir zulümdür.
Bu sömürgeci ülkelerin tatlı yalanlarına, tatlı güçlerinin etkisine girmek tarihî bir hatadır!
Geçmiş geçmişte kalmıştır, “Artık değiştiler…” gibi mazeretlerle kendimizi aldatmayalım! Bu ülkeler asla değişmezler...
Korkarım dünya batana kadar da böyle kalacaklar...
Bu ülkeler Yüce Yaradan’ımız tarafından lanetlenmiş, bizleri uyardığı milletlerdendir...
Dost kim, düşman kim; artık yeter! Tanıyalım...
Geçmişten kopmayalım… Hesaplaşalım...

Halkımızın çoğu karnını doyurmakta zorlanırken, benim seyahat yazıları yazmam da çok yanlıştı. Gezen var, gezemeyen var... Maalesef ailemin uyarısıyla artık seyahat yazısı da yazmayacağım...
Acaba tarihi konulara mı girsem? Mesela Namık Kemal hakkında yazı yazmak istiyorum... Lakin dostum olan Üniversite Hocası, Edebiyat bölümünde dekanlık yapmış Doç. Dr. Sn Tevfik Sütçü… Tevfik Sütçü ile bir araya geldiğimizde genellikle tarihimizle ilgili konuşuruz...
Şunu da belirtmek isterim; benim ‘Yalın kılıç’ adlı bir romanım var, tarihi romandır. İnternette satışı var, tarihle ilgilenenlere tavsiye ederim.
Neyse, biz Tevfik Sütçü hocamla en son Tekirdağ tarihi ve Namık Kemal hakkında bir sohbet gerçekleştirmiştik. Sohbetimizde ‘Süleyman Paşa’ hakkında da konuştuk. Bu sohbetten ilginç bir bölümü sizlerle paylaşmak istiyorum.
Mesela Namık Kemal’in heykelinde eliyle göğsüne yasladığı nesneyi herkes kitap sanır. Oysa o kitap değildir, o bir yardım kumbarasıdır.
Namık Kemal’in mezarı niye Bolayır’dadır? Oysa Sakız Mutasarrıflığı görevinde iken Sakız’da vefat etmiştir. Gelibolu’ya Mutasarrıf olarak görevlendirilmişti. Bu görevini yaparken arkadaşı ile at üzerinde Bolayır’a gitmişler. Arkadaşına orasının manzarasından etkilenip, “Ben ölünce mezarımın burada olmasını isterim” diye konuşmuştur.
Namık Kemal sürgün gönderildiği Sakız’da ölünce, oraya gömülür. Arkadaşı Namık Kemal’in vasiyetini II. Abdülhamit’e anlatınca, II. Abdülhamit masraflarını cebinden karşılayarak Namık Kemal’in mezarını Bolayır’a taşır.
Tekirdağ’ımızın ilçesi olan Süleyman Paşa, Tekirdağ’ı 40 fedaisiyle fetheden bir paşamızdır. Süleyman Paşa ilçe adının meclisten geçerken ismi Süleyman Şah olarak yapılmak istenmiştir. Oysa Süleyman Şah’ın Tekirdağ ile hiçbir bağlantısı yoktur.
O günün Tekirdağ Valisi, bugünün kıymetli Bakanı olan Ali Yerlikaya, bu konuda Namık Kemal Üniversitesi Rektörü’nden bilgi ister. Rektör de benim arkadaşım Tevfik Bey’i bu konuda görevlendirir. Tevfik Bey sayfalarca bilgi ile bu adın ‘Süleyman Paşa’ olması gerektiğini dönemin Valisi Ali Yerlikaya’ya sunum yaparak aktarır. Sayın Yerlikaya bu sayfaların her birini Tevfik hocama imzalatarak, Ankara’ya AK Parti Genel Merkezi’ne gönderir. Sonuç, Tekirdağ’ın merkez ilçesi adı Süleyman Paşa olarak meclisten geçirilir.
Tarihimizi, geçmişimizi bilmek önemlidir. Geçmiş, geleceğimize adeta bir ışıktır. Genellikle tarih… Tekerrürden ibarettir. Geçmişini bilmeyen, geleceğine yön veremez. Yapılan yanlışlardan ders almak gerekir. İlla yeniden aynı hataları yapmak, yılana aynı yerden iki defa ısırılmaya benzer.
Tarihimizde Türkler birçok devletler kurmuş, dünya tarihine altın harflerle geçmiştir. Bugünün nesli olarak bunlar bizim için bir gurur kaynağıdır. Türk devletlerinin yıkılma hikayeleri ise, bizim Cumhuriyetimiz için bir anlamlı tecrübe ve sigortadır. Sömürgeci ülkelerin menfaatleri için dünya savaşları çıkarttığını ve bugün yine çıkartabileceklerini asla unutmamalıyız!
Onların menfaatlerinin insan canından daha değerli olduğunu tarihte gördük. Bugün Amerika ve İsrail’in soykırımlarından da yine anlıyoruz... Bunlarla aynı torbaya girmek, bu ülkelerle dost olmak tüm insanlara bir zulümdür.
Bu sömürgeci ülkelerin tatlı yalanlarına, tatlı güçlerinin etkisine girmek tarihî bir hatadır!
Geçmiş geçmişte kalmıştır, “Artık değiştiler…” gibi mazeretlerle kendimizi aldatmayalım! Bu ülkeler asla değişmezler...
Korkarım dünya batana kadar da böyle kalacaklar...
Bu ülkeler Yüce Yaradan’ımız tarafından lanetlenmiş, bizleri uyardığı milletlerdendir...
Dost kim, düşman kim; artık yeter! Tanıyalım...
Geçmişten kopmayalım… Hesaplaşalım...

Yayınlanma Tarihi : 4/10/2018 20:12
Okunma Sayısı : 112
Okunma Sayısı : 112
MURATLIMIZIN EN BÜYÜK SORUNU NEDİR?
Çevre ve hava kirliliği
Ulaşım ve otopark
Çarpık kentleşme
Alt yapı ve kanalizasyon
Asayiş ve uyuşturucu
Yeşil alan ve parklar
Yol ve kaldırımlar
Günlük Kurlar