
Tuna ŞERBETÇİ
SİZDEN İYİ CAMBAZ VAR MI?
KÜRT de benim, TÜRK de benim, Elhamdülillah Müslümanım!
Merhaba, ‘Terörsüz Türkiye’ yolunda ne zaman kalemi elimize alsak ya yandaş olduk, ya da muhalif… Yahu bu ülke kimin? Türk Bayrağı altında yaşayıp neden Amerikalılar gibi davranıyorsunuz? Tabii destekleyeceğim; ana baba evlatları ölmesin diye, Kürt-Türk ayrımı olmasın diye… Hepsi Müslüman kardeşlerimiz değil mi? Bırakın siyasi tavrı, ideolojik bakış açısını… Gerçeğe dönün, size bir kısa hikâye anlatayım…
Davranışlardaki çelişkileri, tuhaflıkları ve reflekslerin nasıl engellendiğini açıklamak için sohbetlerde sıkça anlatılan meşhur bir hikâyedir bu:
Baba ile oğlu uyuyormuş. Yan odadan gelen tıkırtılar üzerine baba oğluna; “Git bak bakalım” demiş. Oğlu gitmiş, ancak ses seda çıkmayınca baba seslenmiş:
“Oğlum, ne oldu?”
“Baba, bir hırsız tuttum.”
“Tut kolundan, getir.”
“Gelmiyor.”
“Bırak, gitsin.”
“Gitmiyor.”
“Sen gel, oğlum.”
“Gelemiyorum.”
“Niye gelemiyorsun?”
“Ben onu bırakıyorum ama o beni bırakmıyor…”
Bu hikâye; sosyal ilişkilerde, kişi diyaloglarında, kurum yönetimlerinde ve siyaset dünyasında sıkça karşılaştığımız çelişkileri, tuhaflıkları ve davranış bozukluklarını anlamak için güçlü ve anlamlı bir örnektir. Pek çok alanda bu tür absürt durumlara tanık olabiliriz. Türkiye’nin ana gündemi ise malum: “Terörsüz Türkiye” hedefi…
Türk siyaseti, doğal olarak bu gündem doğrultusunda eylemlerini ve söylemlerini şekillendiriyor.
Peki, bu hikâyeyi neden anlattım?
Türk siyasetinde proje olarak ortaya çıkan ve varlıklarını siyasi ve kişisel menfaatler peşinde koşarak birilerinin gölgesinde sürdüren, dün olduğu gibi bugün de çelişkili davranışlarını görünce bu hikâyeyi hatırlatma ihtiyacı hissettim.
‘Terörsüz Türkiye’ hedefine yönelik her türlü iftira, çirkef yaklaşım ve yalan, ilk önce bunların bünyesinden çıkıyor. Ancak siyasi sicillerine baktığımızda, neye karşı oldukları yahut neyi savundukları belirsiz…
Geçmişte terörle mücadeleye karşı çıktılar mı? Evet, çıktılar.
Terör örgütü PKK’nın siyasi uzantılarına, “Teröre karşı durun, Türkiye partisi olun” demeden, sırf siyasi ve kişisel menfaatleri için defalarca ittifak ve iş birliği yaptılar mı? Evet, yaptılar.
Terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı HDP/DEM ile birlikte millete tuzak olacak anayasa taslaklarını hazırladılar mı? Evet, hazırladılar.
Şimdi de PKK’nın silah bırakması ve kendini feshetmesine karşı çıkıyorlar… Bu süreci yalan ve iftiralarıyla kirletmeye çalışıyorlar...
Bir parti hem Türk devletinin terörle mücadelesine, hem de terör örgütünün silah bırakmasına ve kendini feshetmesine karşı çıkıyorsa; burada çok büyük bir tuhaflık yok mu?
Manzara, tam da yazımızın başındaki hikâye gibi değil mi? Buradan, terör örgütü PKK’nın hem korunması, hem de terörün devam etmesi gerektiğini savunan bir anlayış çıkmıyor mu?
Terör devam etsin ama biz siyasi ve kişisel menfaatlerimize bakalım diye mi düşünüyorsunuz?
Türk milletine yaklaşık yarım asırdır acı çektiren terörün son bulması için atılan adımları desteklemek yerine, neden ısrarla terör örgütünün silah bırakmasına ve kendisini feshetmesine karşı çıkıyorlar?
MHP’nin elindeki Adana Büyükşehir Belediyesi’ni “CHP, HDP, İYİ Parti bir olduk, kazandık!” diye çılgınca kutlayanların, şimdi bize akıl vermeye kalkması ayrı bir garabet!
Kötülükle yol yürürken menfaatiniz için susup, kötülükten kurtulma adına adım atıldığında konuşmanız, olsa olsa çok yüzlü bir davranış olur.
Dünü bilmiyor, bugünü anlamıyor, yarını idrak edemiyorsunuz! Ama unutmayın, biz de size bunları bir bir hatırlatacak hafıza çok…
Başka bir konuda, bir başka yazı dizimde görüşmek dileğiyle;
Allah’a emanet olun…

Merhaba, ‘Terörsüz Türkiye’ yolunda ne zaman kalemi elimize alsak ya yandaş olduk, ya da muhalif… Yahu bu ülke kimin? Türk Bayrağı altında yaşayıp neden Amerikalılar gibi davranıyorsunuz? Tabii destekleyeceğim; ana baba evlatları ölmesin diye, Kürt-Türk ayrımı olmasın diye… Hepsi Müslüman kardeşlerimiz değil mi? Bırakın siyasi tavrı, ideolojik bakış açısını… Gerçeğe dönün, size bir kısa hikâye anlatayım…
Davranışlardaki çelişkileri, tuhaflıkları ve reflekslerin nasıl engellendiğini açıklamak için sohbetlerde sıkça anlatılan meşhur bir hikâyedir bu:
Baba ile oğlu uyuyormuş. Yan odadan gelen tıkırtılar üzerine baba oğluna; “Git bak bakalım” demiş. Oğlu gitmiş, ancak ses seda çıkmayınca baba seslenmiş:
“Oğlum, ne oldu?”
“Baba, bir hırsız tuttum.”
“Tut kolundan, getir.”
“Gelmiyor.”
“Bırak, gitsin.”
“Gitmiyor.”
“Sen gel, oğlum.”
“Gelemiyorum.”
“Niye gelemiyorsun?”
“Ben onu bırakıyorum ama o beni bırakmıyor…”
Bu hikâye; sosyal ilişkilerde, kişi diyaloglarında, kurum yönetimlerinde ve siyaset dünyasında sıkça karşılaştığımız çelişkileri, tuhaflıkları ve davranış bozukluklarını anlamak için güçlü ve anlamlı bir örnektir. Pek çok alanda bu tür absürt durumlara tanık olabiliriz. Türkiye’nin ana gündemi ise malum: “Terörsüz Türkiye” hedefi…
Türk siyaseti, doğal olarak bu gündem doğrultusunda eylemlerini ve söylemlerini şekillendiriyor.
Peki, bu hikâyeyi neden anlattım?
Türk siyasetinde proje olarak ortaya çıkan ve varlıklarını siyasi ve kişisel menfaatler peşinde koşarak birilerinin gölgesinde sürdüren, dün olduğu gibi bugün de çelişkili davranışlarını görünce bu hikâyeyi hatırlatma ihtiyacı hissettim.
‘Terörsüz Türkiye’ hedefine yönelik her türlü iftira, çirkef yaklaşım ve yalan, ilk önce bunların bünyesinden çıkıyor. Ancak siyasi sicillerine baktığımızda, neye karşı oldukları yahut neyi savundukları belirsiz…
Geçmişte terörle mücadeleye karşı çıktılar mı? Evet, çıktılar.
Terör örgütü PKK’nın siyasi uzantılarına, “Teröre karşı durun, Türkiye partisi olun” demeden, sırf siyasi ve kişisel menfaatleri için defalarca ittifak ve iş birliği yaptılar mı? Evet, yaptılar.
Terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı HDP/DEM ile birlikte millete tuzak olacak anayasa taslaklarını hazırladılar mı? Evet, hazırladılar.
Şimdi de PKK’nın silah bırakması ve kendini feshetmesine karşı çıkıyorlar… Bu süreci yalan ve iftiralarıyla kirletmeye çalışıyorlar...
Bir parti hem Türk devletinin terörle mücadelesine, hem de terör örgütünün silah bırakmasına ve kendini feshetmesine karşı çıkıyorsa; burada çok büyük bir tuhaflık yok mu?
Manzara, tam da yazımızın başındaki hikâye gibi değil mi? Buradan, terör örgütü PKK’nın hem korunması, hem de terörün devam etmesi gerektiğini savunan bir anlayış çıkmıyor mu?
Terör devam etsin ama biz siyasi ve kişisel menfaatlerimize bakalım diye mi düşünüyorsunuz?
Türk milletine yaklaşık yarım asırdır acı çektiren terörün son bulması için atılan adımları desteklemek yerine, neden ısrarla terör örgütünün silah bırakmasına ve kendisini feshetmesine karşı çıkıyorlar?
MHP’nin elindeki Adana Büyükşehir Belediyesi’ni “CHP, HDP, İYİ Parti bir olduk, kazandık!” diye çılgınca kutlayanların, şimdi bize akıl vermeye kalkması ayrı bir garabet!
Kötülükle yol yürürken menfaatiniz için susup, kötülükten kurtulma adına adım atıldığında konuşmanız, olsa olsa çok yüzlü bir davranış olur.
Dünü bilmiyor, bugünü anlamıyor, yarını idrak edemiyorsunuz! Ama unutmayın, biz de size bunları bir bir hatırlatacak hafıza çok…
Başka bir konuda, bir başka yazı dizimde görüşmek dileğiyle;
Allah’a emanet olun…

Yayınlanma Tarihi : 1/4/2024 19:03
Okunma Sayısı : 285
Okunma Sayısı : 285
MURATLIMIZIN EN BÜYÜK SORUNU NEDİR?
Çevre ve hava kirliliği
Ulaşım ve otopark
Çarpık kentleşme
Alt yapı ve kanalizasyon
Asayiş ve uyuşturucu
Yeşil alan ve parklar
Yol ve kaldırımlar
Günlük Kurlar